Fahriye Abla – Ahmet Muhip Dranas

John William Waterhouse - The Lady of Shalott

Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar.

Kapanırdı daha gün batmadan kapılar.

Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden,

Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!

Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen

Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla

Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye abla!

 

Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi,

Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi;

Güneşin batmasına yakın saatlerde

Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede;

Yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede;

Bahçede akasyalar açardı baharla,

Ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye abla!

 

Önce upuzun, sonra kesik saçın vardı;

Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı;

İçini gıcıklardı bütün erkeklerin,

Altın bileziklerle dolu bileklerin.

Açılırdı rüzgarda kısa eteklerin;

Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla,

Ne çapkın komşumuzdun sen, Fahriye abla!

 

Gönül verdin derlerdi o delikanlıya,

En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya.

Bilmem simdi hala bu ilk kocanda mısın?

Hala dağları karlı Erzincan’da mısın?

Bırak, geçmiş günleri gönlüm hatırlasın;

Hatırada kalan şey değişmez zamanla,

Ne vefalı komşumuzdun sen, Fahriye abla!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back To Top