Edouard Manet - Champs-Elysées
İstasyon önünde bir top ağaç
ağacın
gölgesinde
ben
ve uzanıp giden
sapsarı bir tül
bozkır
ve bir türkü
“daha senden gayrı aşık mı yoktur
nedir bu telaşın vay deli gönül”
ve bir tren
ne bir düdük çalar
ne el eder
kar yüklü yağmur yüklü
kalbim gibi
keder yüklü
bir tren
durmaksızın geçer
o böyle bir akşam böyle bir trene
bineceğini düşler
ben
böyle bir akşam böyle bir trenden
ineceğimi
avunuruz.
sevdalar vardır
derin kuyularda
eski sarnıçlarda
yaşar
gün görmüş
acılar bilmiştir
direnir
kim bilir kaç işgal geçirmiştir
yurdum gibi
sen yanıma gelince
yıldızlar
koşuşur karanlığa
güvercinler
ayaklanır
rüzgar rüzgarla konuşur
büyülü bir gülüş olur zaman
savrulur
yanık ekinlerin tınazına.
sen yanıma gelince
bahar
dallarını kuşanır
zümrütten bir
zümrüdüanka
kanat vurur içime
solar kanla işlenmiş
narçiçeği
kanaviçe
sen yanıma gelince
ve nakkaşlar
yüreğimin nakkaşları
yorulup
uzun bir uykuya dalar
sen yanıma gelince.
sen yanıma gelince
gelin
gibi bir gelincik
süslenir
sulardan aynalarda
yel değirmenleri
öğütür ne varsa
kederi
ve belki
bir milyon
istiridye avcısı
inciler
çıkarır
sütbeyaz
bir sevdanın
diplerinde.
ayrılıklar bildim acılar
yaşadım
okudum
tahir ile zühreyi
kerem ile aslıyı
ve ferhat ile şirini
ağlamadım
da
senin öykünü duyunca
dayanamadım
kendini zeytin ağacına asan
on iki yaşındaki
kuma.
süngüler aşkı yasaklayamaz
uzansam tutabilirim ellerini
süngüler
düşleri
yasaklayamaz
bir dahaki duruşmada
giy
gelinliğini
düşlerde olsun
ilk
gecemiz.